Özellikle son yıllarda Göynük Göynük beldesinde gerçekleştirilen “Bizim Sokak” toplantılarında yaptığı cesur açıklamalarla adından söz ettiren Club Boran Mara Beach Otel sahibi Aziz Dinçer, dergimizin yönelttiği sorulara, kendisinden beklendiği gibi cesur yanıtlar verdi

SEktör olarak sıkıntılı bir sezonu geride bıraktık. bundan sonrada böyle devam edecek. dikkatli olmalıyız

2006 sezonu nasıl geçti?

Keyifli bir sezonu kapatmak üzereyim. Benim için gerçekten keyifli bir yıl oldu. Bu sektörde altıncı yılım. Bu altı yıl içerisinde öğrendiklerimi, ne kadar turizmci olup, ne kadar olmadığımı, bu işi başarmada hangi noktada olduğumu tespit edebilmek yönünden çok keyifli bir noktadayım.

Bana göre çok ders çıkarılması gereken bir sezon. Bu anlamda keyifli. ‘Bir musibet bin nasihate bedeldir.’ mantığıyla olaya bakmakta yarar var. Sektör olarak çok sıkıntılıbir sezonu geride bıraktık. Talepte bir azalma var. Düşen talep, artan arzla beraber sıkıntılı bir sezon geçirdik. Bu, gelecek senelerde de artarak devam edecektir. Bu sezonun sonunda yönetici arkadaşlardan benim isteğim, sonucu kendi içlerinde değerlendirmeleri. Bir toplantı yapılarak, alınan sonuç ve gelinen noktalar ele alınıp değerlendirilmeli.

Eğer başarısızlık varsa, bunun nedenlerinin objektif olarak tartışılması gerekir. Ben kendi adıma çok verimli bir sezon geçirdim. Sezon ortalamam yüzde 90’ın üzerindeydi.

BU SEKTÖRDE KENDİNİZİ AÇIK KALP AMELİYATI YAPAN BİR DOKTOR GİBİ DÜŞÜNECEKSİNİZ HATA ŞANSINIZ SIFIR 

Bugüne kadar ki toplantılarda da söyledim: “Bu başarı nasıl elde ediliyor? Nasıl bu noktaya geldim?” diye kendimi sorguladığımda şunları gördüm; Yöneticilikte birkaç temel noktayı esas aldım. Öncelikle insani açıdan olaya bakmak gerekir diye düşünüyorum. Hizmet sektöründesiniz. Hata yapma şansınız sıfır. Kendinizi açık kalp ameliyatı yapan bir doktor gibi düşünün. Hizmetin hatası olmaz. İletişim çağındayız.

Müşteriler ülkelerine döndüklerinde forum sayfalarında görüşlerini bildirip, otellerle ilgili sıralama yapıyorlar. Buna göre diğer müşteriler geliyorsa eğer, işletmenizin çıkarı anlamında da, ticari anlamda da hata yapma şansınız yok.

Bu noktada asıl önemli olan işin insani boyutu mu?

Evet, her şeyden önce işin insani boyutundan bakıyorum olaya. Bu insanların yaşadıkları yerleri görüyorum, -30, -40 derecelerde, güneşe hasret yaşıyorlar. Bu noktada hitap ettiğimiz kesimin orta sınıf olduğunu da göz önüne alırsak, tatil paralarını kuruşu kuruşuna biriktirip kış boyunca bu tatili hayal eden insanların, bu hayallerini kırmaya hiç kimsenin hakkı yok.

Karşılığında ücret alıyorsunuz. Çıkış noktası bu olmalı. Sırf bu açıdan baktığınızda bile, verebileceğinizin en iyisini vermek zorundasınız. Bunun dışında, ben gelen konuklarıma müşteri gözüyle değil misafir gözüyle bakarım. Geleneksel Anadolu konukseverliğini göstermek zorunda olduğumuzu bilirim. Diğer önemli nokta, benim bulaşıkçımdan Turizm Bakanı’na kadar bu sektörde çalışan herkes bu ülkenin temsilcileridir. Altı senedir Türkiye’ye gelen misafirlerin kafasında bir Türkiye imajı var. Bu imajın oluşmasında benim de katkım var. Bunun olumlu ya da olumsuz olması tamamen bizim elimizde. Bu yönden bakmak gerek olaya. Bunların hepsini topladığınızda sonuç kesinlikle müşteri memnuniyeti. Bu işin insani boyutu.

MİSAFİRLERDEN GELEN UFAK ŞİKAYETLERİ HEMEN ÇÖZÜME KAVUŞTURMAK OLUMLU TEPKİLERE DÖNÜŞÜYOR

Peki ticari boyutu nasıl olmalı ?

Ticari boyutunda da bunu böyle yapmalısınız. Bir ürün rafa ilk çıktığında reklam esastır, bilinmiyordur çünkü. Ama rafa çıktıktan sonra, o ürünün geleceğini, son kullanıcının tepkisi belirler. Bir ürünün reklamını gördükten sonra bu ürünü alırsınız. Ama beğenmezseniz ne bir daha alırsınız, ne de bir başkasına önerirsiniz

Eleştirileri dikkate almak da önemli midir?

İnsana asıl yol gösteren eleştirilerdir. Bunları dikkat almak durumundasınız. Özellikle Rus pazarında forum sayfaları var. Müşteriler geri dönünce burada fikirlerini paylaşıyorlar. Turizmci arkadaşlarımız takip etsinler bu sayfaları.
Dilekçe yoluyla size gelen şikayetleri biliyorsunuz, ama haberinizin bile olmadığı şikayetleri orada görebiliyorsunuz. Benim animasyon ekibimin asıl görevi, müşterileri eğlendirmek değil, müşteri kontağında yazılı şikayete dönüşmeyen ufak rahatsızlıkları yakalamaktır. Bunları yakaladığınızda daha müşteri buradayken, hemen bu rahatsızlığı giderdiğinizde inanılmaz bir olumlu tepki alıyoruz. Yani insanların önemsenme duygusunu okşamalısınız

O halde tüm bunların arkasında iyi bir işletmecilik yatıyor ve siz bu yaptıklarınızla iyi bir işletmeci olduğunuzu gösteriyorsunuz. Bu konuda bir eğitim aldınız mı?

Benim asıl mesleğim inşaat mühendisliği. Altı yıl öncesine kadar benim turizm işletmeciliği ile hiçbir alakam yoktu. Burayı açtıktan sonra, Öger Tur’a kiraya verdik ve Ankara’da kendi mesleğimiz olan inşaatçılığa döndük. Öger Tur ile kira sözleşmesinin bitmesi ile işin başına geçmeye karar verdim. Zor diye bir şey yoktur, bilmediğin şey vardır. Önemli olan iyi bir gözlemci olabilmek, objektif bakabilmek ve kendi bilginizin sınırlarını iyi tespit etmek.

Biraz önce bulaşıkçıdan Turizm Bakanına kadar herkes bu işin içinde dediniz. O zaman buraya gelen turiste hep birlikte sahip çıkmamız gerekiyor. Böyle olunca birçok hedefi yakalayabiliriz sanıyorum.

Kesinlikle katılıyorum. Herkes bulunduğu alanı sahiplenir ve bu alanda başarılı olursa, en iyisini yaparsa, zaten bir bütün olarak en iyisini yapmış oluruz. Bizim en büyük sıkıntılarımızdan biri de budur zaten. Otel içerisinde çok kaliteli hizmet vermemiz belli bir noktadan sonra yeterli olmuyor. İçeride beş yıldızlı hizmet gören turist, dışarıda bir yıldızı bile göremezse, bu işin altından kalkmak çok zor olur.

HERKES gücün yanında yer almak istiyor. benim isteğim yöneticilerin artık bir takım şeyleri aşmaları

Sizce insanlar bu konuda neden bu kadar duyarsız? 

Bizim toplumumuzda genel bir duyarsızlık var. Olaylara objektif değil de subjektif gerekçelerle, çıkar güdüsüyle bakarsanız, dejenerasyon kaçınılmazdır. Bu Türkiye’nin son yıllarda gelişen yazgısı. En üstten en alta kadar bir dejenerasyon var. Olaylara siyasal açıdan bakılmasından kaynaklanıyor. Bir politika olmaması, insanların birbirini rakip olarak görüp, siyaseti bir savaş meydanına çevirmesinden kaynaklanıyor. Yöneticiler bu şekilde davrandığında, dışarıdan bir şeyler bekleme şansınız yok. Bu da turizmi etkiliyor tabi. Ne yazık ki toplumumuzun genel yapısı bu. Gücün yanında yer almak istiyor herkes. Benim buradaki isteğim, yerel yöneticilerin bir takım şeyleri aşmaları. Böyle ufak hesaplar uğruna bazı değerler yitirilmemeli. Ben bir doğasever ve bir insan olarak bu durumdan rahatsızlık duyuyorum. Bu sıkıntıların hiçbir mantıkla açıklanması mümkün değil.

Geçmişe baktığımızda bugünlerde yapılan olayların ne kadar yanlış olduğunu iyi görebiliyoruz.

Dediğim gibi bu insanlarımızın genel yapısı. Ben bir anımı anlatmak istiyorum: 1993 yıında Turizm Bakanlığı’ndan bir bürokratla diyalogumuz olmuştu, hala kulaklarımdadır. Bir toplantıda bürokrat arkadaşımız ‘inşaat konusundaki yoğunluğun yüzde 30’a, 40’a çıkması bizi ilgilendirmiyor. Biz o günlerde orayı 30 bin yatağa göre planladık. Yani altyapıyı,arıtmayı 30 bin yatağa göre yaptık. Yoğunluk artışına yasal anlamda hakkınız olsa da altyapı yatırımları yapılmadan buna müsaade etmeyiz.’ demişlerdi. Hakikaten de bu dediklerini yaptılar ve izin vermediler.

Şimdi durum nasıl?

Şimdi 150 bin yatağı karşılıyor. Görünen köy kılavuz istemiyor. Bütün olay bu. Bu süreç içerisindeki gelişime, zihniyetlerdeki değişime bakmak lazım. Gerçekten bir şeyler yapmak gerek. Burada beni en çok üzen olay, bu kadar sıkıntıyı en çok göğüsleyen otelciler. Buraların bel kemiği turizm olmasına rağmen, turizmin kıymetinin tesis sahipleri tarafından dahi anlaşılmamış olması. Olayların bu noktalara gelmesine rağmen tepkisiz kalmalarını da ben kabul edemiyorum.


Geçtiğimiz günlerde Artvin Valisinin bir açıklaması vardı: ‘Son kalan ulusal değerlerimizi turizm yok eder.’ diye.

Büyük İskender Diyojen’e ‘Dile benden ne dilersen?’ diye sorduğunda Diyojen, ‘Gölge etme başka ihsan istemem.’ diye yanıt vermiş. Gölge etmesinler biz de işimizi yapalım. Lütfen karışmasınlar. Fikir de beyan etmesinler.

Son olarak mesajınız nedir?

Bu değerlere kesinlikle sahip çıkmak gerekir. Ben herkesten bu duyarlılık bekliyorum. Dünyanın sayılı güzel yerlerinden birine sahibiz. Bu bölge özellikle Rus pazarında gün geçtikçe ivmesi artan bir turizm bölgesi haline geldi. Lütfen kendimizi öldürmeyelim. Seçeneksiz değiliz, insanlar başka ülkelere gidebilir. Turistleri hangi zorluklarla getirdiğimiz ortada”